Düşünüyorum da neden bazen bizler bir girdabın içinde sürekli dolanıp duruyoruz. Neden bizlere iyi gelmeyen şeylerle yaşamaya diretiyoruz kendimizi. Kazancımız ne belki de bunca kayıp varken... Batmak üzere veya batan bir gemideyiz. Gemi suların sığlarına doğru gidiyor ama sırf o gemide yaşadık, anılarımız var ve emek verdik diye gemiyi bırakamıyoruz. Oysa ki gemi battı ve sen içinde batanla birlikte onu bırakman gerektiğinin farkında olarak ayrılmıyorsun ondan. Evet konunun gemiyle ve batmasıyla bir alakası yok. Konu sensin konu benim. Konu bizim vazgeçmediklerimiz, alışkanlıklarımız, kendimizi belki de hiçe sayarak önümüze koyduklarımız ve kaybolduklarımız. Kendimden yola çıkarakta bu yazıda kısaca buna değinmek istiyorum. Çok seviyorum, çok değer veriyorum ve evet çok EMEK verdim. ama sonuç bana iyi gelmiyor ve başka bir sonuç bırakamıyorum. Farkında mısın iki türlüsü de sadece bana zarar veriyor. Acı olan da bu farkında olmak. Bazen farkında olmak olan şeyden daha ...
Son zamanlarda çokça sorguladığım bir konu, samimiyet! kimde var kimde yok gerçi somut bir şey değil ama insanlarla iletişim kura kura artık hızlı bir şekilde duygu düzeyinde geçen bir şey oldu. İşin garip tarafı artık samimi insanların da samimiyetini sorguluyorum. Sırf travma yaşatan samimiyetsiz insanlar yüzüne güzel insanların da bu noktada sorgulamasını yapmak bazen vicdani rahatsızlık hissettirmiyor değil. Bazı anlarda en yakınımdaki insanların hatta ailemin bile bana karşı samimiyetini sorguladığım zamanlar oluyor. Acaba diyorum bir çıkar için mi bu insanlar yanımda acaba benden bir şey bekliyorlar mı vs. düşünmeden edemiyorum ama sonrasında kendi kendime bu düşünceyi daha olumlu ve sağlıklı bir düşünceye dönüştürmeye çalışıyorum. Ah bu düşünceler gerçekten akılcı olmayanı bazen yiyip bitiriyor insanı. Hele ki çok düşünen biriyseniz. Ben öyleyim çok düşünürüm her şeyi çok düşünürüm. Eskiden de böyleydim ama bir ara ne güzel bırakmıştım fakat son iki aydır çok fazla düşünüyo...